Stresle baş etmek. Zaman zaman kendimizi hayattan izole etmek isteyebiliyoruz. Hayatın yorucu temposunda stresle baş etmek oldukça zordur. İşte, stres hakkında bazı bilgiler…
Stresle baş etmek mi yoksa stresi kabullenmek mi?
Hayatta stresli olmadığımız bir an neredeyse yok gibidir. İş telaşı, aile sorunları, çevresel faktörler bizi hep strese iten koşulları oluşturur. Hayatta tamamen rahat ve özgür hissedebildiğimiz anlar oldukça azdır. Günlük iş temposunda oldukça stresli ve gergin bir ruh haline bürünürüz. Tüm bu iniş ve çıkışlar, psikolojimizi önemli ölçütte etkiler.
Stresle baş etmenin bazı zamanlar oldukça yorucu olduğunu söyleyebiliriz.
Bu durumda stresi kabullenmek ve hayatın bir parçası olarak görmek daha mantıklı bir çözüm gibi görünüyor. Ancak burada dikkat edilmesi gereken, stresi kabul etmenin getireceği sorumsuzluk ve bencillik hissidir. Stresin hayatımız üzerinde etkisinin olduğu unutulmamalı ancak bu etkinin hayatımızı yönlendirmesine de izin vermemeliyiz.
Ruhsal bozukluklar, stres ve travma gibi psikolojik faktörlerin yaygınlığı toplum içerisinde önemli bir sorun haline gelmiştir. Bu semptomların yaygınlaşması ve önüne geçilememesi gibi durumlar, toplum içerisinde gözle görülür bir kronik hastalık varlığına yol açabilmektedir. En yaygın görülen sorunların başında depresyon ve stres gelmektedir. Bu ikili arasındaki ilişki, olayların seyrine göre eşit ölçüde değişmektedir.
Ulusal çapta ele alacak olursak, halk arasında depresyonun gelişmesinin beraberinde stres faktörü de gözle görülür biçimde artmıştır. İkili arasındaki ilişki hem psikolojik rahatsızlıkların artmasına hem de durumun kronikleşmesine neden olmaktadır. Bu durumda yapılacak ilk faktör, kendimizin farkında olmak ve sorumluluk alma bilinciyle yaşamaya devam etmemiz gerektiğidir.
Bazı insanlar stresle kolayca baş edebilirken, bazıları ise neden bunu yapamıyor?
Stres ve psikoloji üzerine yapılan birçok araştırma, stresin doğrudan yaşantımızı etkilediğini doğruladı. Öğrenilmiş çaresizlik kuramı gibi bazı yaşamsal unsurlar ele alındığında, stresle baş etmenin ilk kuralının, kişinin bunu istemesi ve mücadele etmesi olarak görünüyor. Zihnin uç boyutlarında kurulan olumsuz yargılar stresle baş etmeyi güçleştirirken, kişinin bunun farkında olmaması ise iyileşme sürecini zorlaştırıyor.
Birçok insan, kişisel boyutta yaptığı ve deneyimlediği birçok davranışın getirisini hesaplamaz. Örnek vermek gerekirse, stresin sağlığımız üzerine etkileri büyüktür. Pek çok kardiyovasküler hastalıktan sindirim sorunlarına, psikonörotik hastalıklardan bağırsak hastalıklarına kadar olan sürecin temelinde stres yatmaktadır. Kişinin stresi kontrol alamaması neticesinde, ortaya baş etmesi güç olan pek çok rahatsızlık çıkar.
Son yüzyıl içerisinde stresin fiziksel etkileri ölçülebilir boyuta gelmektedir. Örneğin tükürükteki hormon yoğunluğu ölçülerek, kişideki kimyasal ve nörolojik tepkiler inceleme sürecine alınmaktadır. Bu sayede stresin organizma üzerindeki etkileri somut bulgularla ortaya çıkabilir.
Stresin yalnızca psikolojik yıkımları olduğunu söylemek büyük bir yanlıştır. Hem psikolojik hem de bedensel yönden pek çok rahatsızlığa sebep vermektedir. Tüm bu şartlar göz önüne alındığında, stresle baş etmenin ne kadar güç olduğunu tespit edebiliriz. Stres ve insan psikolojisi üzerine pek çok araştırma yapılmaktadır. Stresin insan vücudu üzerinde verdiği etki ve tepkiler değerlendirilerek bireydeki yıkımları ortaya çıkarılmaktadır.
Bu bağlamda stresle baş etmek isteyen kişilerin ilk önce farkındalığını geliştirmesi gereklidir. Yoga ve meditasyon çalışmaları bu amaç doğrultusunda faydalı olabilir. Ancak stresin önüne geçemiyor ve hayatınızı alt üst eden bir sorunla karşı karşıyaysanız, tıbbi destek almanız sizin için daha faydalı olabilir.
En son haberler ve güncellemeler için Instagram, Twitter, YouTube, Telegram Haber ve Telegram Sohbet hesaplarımızı takip edebilirsiniz.
